11 Ağustos 2011 Perşembe

POLİKİNİK DİLEMMA görüngü 7

et ve kan ile gerilmiş bir ağdır

ortasında içorganlarım

gözlerim dişlerim

ışıklarıyla

parlamakta

parmaklarımdan

rüzgâr çanları

soluğu kesik başım

beni yakalamak için gerilmiş

bu ağda



gecenin kısrağı

sessiz gökyüzüne saplanmışçasına kayalıklar

üzerinde

karanlık kalenin kalın duvarlarında

kötü ruhun

masum haykırışları

ürkütücü büyüklükteki

bakır rengi kanatlı at heykeli

ki rüyalarda sanrılara

ve kâbuslara

ve pencerelerimizi ölü böcekler

ve heycanlarımızı

ağaçların mor gölgeleri süsler

kötü ruh bir kez daha haykırmakta

masumca

alev alev yanmakta

olan nehirden

onsekizhaziranbindkuzyüzdoksandört




bonn bon boon bonn drabatja moge re

drabatja-d mon boonoooo

kara büyü

şafaktan da ötede kara bir nehir

saf aşktan tam ötede kara bir yılan

gibi zehir

ve şehir

forr evırr end e dey

hıyanet ve gıybet

el el macik kemik

şevvâl end rebi’ül-evvell

bir perçemlik saç s zehir

iblisin alacakaranlıktaki ejderhaları

kaplasın ateş kaplanları

yek dü dubara sameh kaf

kef keyf gecenin karanlık kısrakları

birer mızrak gibi

ıbant obscuri sola sub nocte per umbram

boynuzlu tan tanrının buyruğunda

kediler ve geceler girsin hırçın ruhlara

sulara

birekimbindokuzyüzdoksandört





son şirk

güya bir akasya olsa

kalbim kalbinde solsa

şevkât olur dikenleri

güya şeytan kaderini kaybetmiş olsa

tanrı da unutuş olur

yirmibirtemmuzbindokuzyüzdoksanbeş




Düş, bir oyun yazarıdır

zırhtan rüzgâr üzerindeki tiyatrosunda

gölgelere güzel giysiler giydirir.

Luis de Gongora y Argole

(1561-1627) İspanyol şair


inkubus

ölüm karanlık çehresiyle

bakarak

siyah kadifelerde soluyordu

gökyüzünde güneş kıvranarak

ve bütün eski yaralarıma bir kargı

gibi saplandı

katı kaskatı bir yağmur yağıyor

bir cenin gibi hissediyorum

çırpınan debelenen

yağmurun gürültüsü sarmış her yanı

kargışlanmış yeşil kanatlı

bir melek gibi düşüyorum

onyedihaziranbindokuzyüzdoksandört



goliath

geçen zamanda dökülmekte

yaşlı bir çınarın

buruşmuş yaprakları denli

pullarım sönmekte

gözlerimdeki sarı ışık

öldürüp de yaşlı pis bir sürüngeni

oturmuştum volkanların üstündeki

bu yüce tahta

elimde acımasız baltamla

çok yıl önce

şimdi davut isminde

bir çocuk

göz koymuş

elinde ince parlak kılıcıyla

ama o toy

bilmez

ölüm her zaman daha gençtir

onsekizhaziranbindokuzyüzdoksandört



açıklamalar:

*bu görüngü ikinci çoğaltım olarak 21 mart 1998’de belirmiştir

*bu görüngüde o tarihlerde yer alan birçok metin elden geçirilip tekrar yazılmış olup bazı metinler çıkarılmıştır

*o tarihte açıklamalarda yer alan karakter kekelemekten başka birşey olmayabilir’i buraya tekrar yazmak gerektiğini düşündüm

polikinikdilemma@hotmail.com


Hiç yorum yok: