11 Kasım 2008 Salı

POLİKİNİK DİLEMMA GÖRÜNGÜ 35

çimenli kesek

toprağın üzerinde taş
uçlarından kırılmış büyükçe taş
beyaz ve küçük darbelerle karşılaştığında
topaklaşmadan toz haline gelebilen
aralarında koyu kahve parçacıklar
yağmur yağıyor
ilk yağmur damlasıyla
birbirine yapışmaksızın dağılan
biraz solda kurumuş yer yer kararmış
ağaç kalıntıları içleri ıslak cansız
bir bütünün tel tel ayrılan parçacıkları


ayrık otları
kopmayan ve farklı biçimlere girmeden
ezilmiş ve kötüleşmiş diğer organik yapılar
ender esen rüzgar ve nedensiz bazı hava akımlarıyla
sürüklendikleri yüksek seviyelerde
bulabildikleri topraksı yapılarda tutunmuş
yağmur ve güneş
içlerinden filizlenen kavuniçi ipliksi dokuların
sık sıralanmışlıklarıyla oluşumlar
ışık kaynağından uzanan kimi tozlu havayı
yalayarak zemine değdiği yerlerde
suyun da ıslaklıkların da
toprak kokuyor
düşüyor ardına bir izin
düz ensiz grileşmiş yol yol
su harelenmiş gibi yüzeyinde
siyah parçacıklar saçılmış arkalarına
canlının nereden başladığı bilinmezken
sarısı kavrulmuş toprak parçalarının
dinen yağmurdan sonra
bitip beyaz topaklaşmış diğer
kumsu toprak oluşumlarda
yumurtlanmış saydam su zerrelerinin içinde
göbeğinden kılcal damarlarla bağlı
dışa ve yukarı koyu yeşil noktacıklar
su suya akıyor içeride kum toprağa yapışık



yirmisekizşubatikibinyedi






duvar ile yerin birleştiği

düşer gölgesi gölgesi üzerinde duvara
kenarından biter
içimde yelkenlilerdir yanar
tutturulmuş sicimle yüzün göğe doğru


yirmibeşocakikibinyedi



















sarıya boyalı tahta kapı

güneş ve zamanın çatlattığı
dökülen boyaların altından
köpürerek fışkırmış
ve kurumuş kalmış
dizginlenen tesirini
koyu gecelere savurur
ekinlenir apaçık dönüş olur






onyediocakikibinyedi






bir istakozun cançekişmesi (kozu)

karanlık bacaklı sancak beyi
en ıssız kıyıda
duyargaları kendi kendine
yaygarasız
tüm göz önünde
ölüm töz gönlünde



ikişubatikibinyedi







kedi

ebegümeci ve sardunyalar
ıslanmış tıslayarak bekledi
saksının ardında gölgeler
kaç çizgiden ibaretmiş
burnu beyaz diğer yerleri siyah
kuyruğu tekir
sinse görünmezdir oysa ki




yirmiikişubatikibinyedi





mermer basamaklar

serpilmiş damarları taştan
birdenbire geliverirdi
soğuk temayüllü salınır yukarı







yirmiüçşubatikibinyedi















karga


haykırışı bir çomağa bağlı
avaz avaz
her karanlıkta ağır mıdır
temelli gri
ta-assub kokan







yirmidörtşubatikibinyedi







tezgahtar

en girdaplı salınım bu seninkisi
kirli ekürilerden
tekrardan kazanıyorsun tekrar etme
set çek
set çek
kaç kaç askıda salınır
seni de kavradı mı tüm numaralar





yirmialtışubatikibinyedi






birinci adam


şehrin kesme taş kaldırımlarının bittiği gündü
izimiz gölgemiz de kalmadı esridi sökün etti abaküs
ün sallanan kaygısız taşlarıdır gibi
nereye sandınız kanayarak uçacağız
şam yeli gibi
çocuklar çok şımarık


ondörtmartikibinyedi






ikinci adam (kinci)


buraya kadar yakına gelen sesler
kadar yolun yarısı kader
sevdin mi ancak yoğurursun bünyende

onbeşmartikibinyedi










Sahte karanfil

inanma köprüden önce son çıkılmaz
inanma hayal bu
inanma hayat bu
leylak her mevsim açmaz
acıya karşı kor





onikimartikibinyedi










oğlan

edepsiz kıvam aynadan akar
saymadan bakar aya ayar
- lanmışsın sen be





onmartikibinyedi





açıklamalar:

polikinik dilemma tek başınalık etkinliği
daha öncelerden de bilindiği gibi
istiklal caddesinde HALEP PASAJI’nda ( Beyoğlu sineması pasajı) PENTİMENTO’da “FOTOKOPİ” nesnesi olarak belirmenin dışında elimdeki elektronik posta adreslerine de word doküman olarak gönderilmekte
34. görüngü’de elektronik posta adreslerine gönderildikten kısa bir süre sonra bir zat-ı muhterem’den cevap geldi
- sen kafayı yemişsin…
bu mesajdan ilk anda hiçbir sonuç çıkmıyordu
öyle ya oksimoron diye bir şey var
belki iyi anlamda bir çıkarım yapmalıydım
ama başka bir açıklama olmadığına göre de
bu dümdüzünden okunmalıydı
yani zat benim adresim (şu) ben (şu’yum) yazdıklarınız hoşuma gitmedi ve anlamadım
ayrıca da bu tür bir postayı da bir daha görmek istemiyorum
adresimi listeden çıkarın falan demeden
bodoslama girmişti
eh çağ bodoslama çağı olduğu için
ve de etrafta kendisi gibi bi dolu bodoslama öküzü olduğu için
kendisini hoş gördüm
adresini tesbit edip listeden sildim
ya da silmeye çalıştım
zira listede kendisinin başka şekilde yazılmış başka bir adresi varsa
benim şu ana kadar yapabileceğim fazla bir şey yok
uyarması lazım(dı)
neyse
diğerleri… diye başladığım iki görüngü
daha önce de söylediğim gibi tamamen bu şehirden bahsediyor
daha önceleri ve hatta en başından beri
bu şehirden bahsettim zaten
ama bu şehrin kartpostalından değil
her yerinden bahsettim
dolayısı ile bazen çok temiz görüntüler çıkmaz çıkmayacaktır
dilenciler şarapçılar seyyar satıcılar
iyi giyinmiş haydutlar bozuk konuşan çocuklar
semt bakkalının veya caddeden geçen bir doktorun
bir annenin hemen yanında belireceklerdir
belirirler
tabi bu tür panoramalar bizim yukarıda sözünü ettiğimiz
bodoslama öküzü tarafından algılanmaz algılanamaz
neyse ben kendisine (cevap olarak)gayet terbiyeli şekilde
kendisinin bana bir daha posta kutusunda p.d.’yi istemediğine dair bir uyarı postası atması gerektiğini belirttiğimden
artık kendisine öküz hıyar dangalak montofon gibi ve daha bildiğim ama daha uzatmak istemediğim özelliklerine
yeri geldiği zaman değinebilirim
ne diyordum
bu ve bu gibi dingiller değil midir ki
bizlere bu hayatı zehir eden
bu hayat içinde kımıldayacak yer bırakmayan
o kıt zekaları ile o kıt beğeni ve görüşleri sayesinde
hem bizlerin hem de kendilerinin hayatlarını
berbat eden gülünç hale sokan çekilmez yapan
insanların ölümüne bile sebep olan
geçen gene istiklal’de iki montofon gördüm
caddede yürürken bile neredeyse gözükmeyen
bir konsolosluğun bahçesinde
hasbelkader yer almış soyut bir heykeli
gördüler
-bu şimdi sanat şaheseri de mi
-ha ha ha hark tuuu
-alla alla
bu ( ya bunlara öküz falan deyince
o güzelim hayvancıklar geliyor gözüme
gözümde iki damla yaş birikiyor özür dilerim)
muhterem zatlar işte ( ne zıkkımsalar)
sayesinde bu dünya kararıyor
artık görmekten ve bunlarla yaşamaktan bıktım
bunlar yeri geliyor medyada en mühim fotoğraf
veya görüntülerin içinde çok önemli şahsiyetler olarak
yer alıyor
hükmediyor
poz veriyor
öldürüyor
her istediklerini yapıyorlar
insanın bireysel gelişiminde belli aşamalar vardır
örneğin çok küçük yaşlarda zaman kavramı yoktur
ya da yerine oturmamıştır
soyut düşünce de aynı şekilde ilerleyen yaşlarda
yerine oturur
yani yaş ilerledikçe insan soyut kavramlar üzerinde
daha rahat düşünceler geliştirir
kendi dışındakilerin ne hissettiklerini
ve ne düşündüklerini de
daha iyi kavrar
vs. vs.
ha bütün bunların toplamında da
insan büyüdükçe kendi bedenine daha hakim olur
öyle kolay kolay – sen kafayı yemişsin demez
öyle kolay kolay karşısındakilere hakaret etmez
öyle kolay kolay küfür etmez
öyle kolay kolay karşısındaki insanı öldürmez
öyle kolay kolay diğerlerini asmaz
öyle kolay kolay bombayı koyup katliam yapmaz
( yeri gelmişken söylemekte gene fayda var: A.B.D.
şimdiye kadar bu dünya üzerinde var olmuş en FAŞİST
en IRKÇI en KAFATASÇI en SÖMÜRGECİ en FECİ en KIYICI
en DOLANDIRICI en SAHTEKAR vs. vs. ülkelerden en birincisidir )
şimdi şu bizim bodoslama dingili ile soyut heykelden anlamayan taksim gezgini hödükler
- ne yaptık böyle biz ne’ymişiz adam da öldürmedik ya
diyebilirler diyeceklerdir
ama ben gelişmemiş düşünce yapılarından
ve bu yapıdaki toplumların durumlarından bahsediyorum
bu toplumlarda
bu son günlerde yaşadığımız gibi
insanlar kendilerinin ermeni mi türk mü olduğunu karıştırır ve katliam yaparlar
zira insan olduklarını unutmuşlardır
soyut düşünceleri anlayamaz kavrayamazlar
şahsen 44 yaşında bir adamım ve bir sürü zamandır
resim yaparım
şu sanattan anlamayan
hele soyut sanat ve biraz gelişmiş bazı kavramlardan
bir haberi olmayanlarla
40 bilmem ne yıldır karşılaşmaktan gına geldi
onlara dert anlatmaktan
onları eğitmeye çalışmaktan çok yoruldum
sonunda ben çıldırıp katliam yapıcam J
resmi fotoğraf sananlar mı ararsın
heykeli milli bayramlarda kullanılan bir obje sananlar mı
( aklıma gelmişken yolu düşen olursa Tekirdağ’a giderken
yol üzerinde bir Namık Kemal heykeli var
onu tarif etmek için kelimelerim yeterli değil
şu adam öldürmekten çekinmeyen mukaddesatçı tutucu
dingil kafalılar ah onu gerçek anlamda bir görebilseler
nasıl koca bir kültüre böyle bilmeden küfür ve hakaret edildiğini edilebileceğini saygı abidesi yapıyım derken
nasıl bir milletin onurunun küçük düşürülebileceğini anlayabilseler )
bir takım reklam ve grafik öğelerini sinema sananlar mı
holyywood sineması ve onun yörüngesinde dönenleri şu dünya üzerindeki tek sinema gerçeği sananlar mı
hatta bu yol üzerinden yaşam felsefesi üretenler mi
tiyatroyu sulu komedi ve çadır tiyatrosu tarzı gösteriden
öte görmeyenler mi
sanatçı denilince aklına ibrahim tatlıses falan gelenler mi
artık ne tür benzeri örnek varsa
neyse
dedik ya
polikinik dilemma tek başınalık etkinliği
her kaosta belirir
bu metni yazarken tarih onyedimartikibinyedi’yi gösteriyor

Hiç yorum yok: