SÖYKÜ
koca konakta sâkiler sakin (kin)
sarhoşlar hazzın aşığı
melekler kanatlı ve Sevgili
çALgıcılar FİLozof
yaraya tuz basarcasına şaraplı şarkılarıyla şeytanlar
o GECE bir TÜrLü ay devrilmez GÜN aymAZ
koca konAKTa ta kapIlar ardına kadar gökYÜZÜ
rüzgarda kavakların sesi
uzaklardan köpeklerin sESi çok esKİ bazı anılar
gibi gece lacivert sâkiler
susarsa kuğular beyaz
rüyalarımızdır asmalar erken budanırsa ağlar
ya yaşlı bir çınar AVutabilir mi onu
şarkı: uykuYA gÖmüLdüğÜnde ( M )
gecenin kan atlarıyla geleceğim
geleceğim
konak eskidir duvarlarında kaplan kabartmaları
korur onu zamandan
merdiven altlarında cinler
geniş sofalarında yüksek tavanlar
bahçesindeki çınarağacının gövdesine yaslanmış
asma bitimsiz
sunmak üzere şarabını
nisanbindokuzyüzdoksaniki
söykü:
tek dostumuz güneşin gölgesi olacaktır
köpek balığının gölgesi mercan kayalıklarının üzerine vurduğunda
küçük renkli balıklar kaçışma ihtiyacı duymuşlar deniz laleleri de suyun hareketlenmesiyle titreşmişlerdi
kuğunun gölgesi ormanın ortasında yeralan açıklıktaki çayırda otlayan geyiklerin üzerine düştüğünde
sadece uğuldayan rüzgarın sesi biraz telaş uyandırmıştı
sıcak bir yaz öğlesi gelincik tarlasına ufak bir bulutun morumsu gölgesi düştüğünde ise gelincikler esen hafif rüzgar ile oynaşıyorlardı
nisanbindokuzyüdoksaniki
kendine mütehasıs deve kervanlarında gezinen bulanık gözlü bi geç yavrudan öğütler:
5- benim pembem bile karanlıktır. sizin pembeniz olmasın yavrularım.
6- iki kez kapı çalındı, açtım. yedi kız yedi engerek yılanı
eşhedü enna...
sevdiğim çocuklar imdat lütfen.
7- kendinize hem general hem binbaşı rütbesi verin. general binbaşı’yı muntazaman dövsün. binbaşı için için mütessir olsun. yağmurların peşisıra koşsun, yere uzanan ilk damlayı yakalama yoluna baş koysun.
- olmaz ise son damlanın peşine peştemal sarsın –
damlayı ele geçirdiğinde onunla edeceği lakırdı kesinlikle;
”benim hakkım sus ey bülbül
benim hakkım matem...” türünde olsun.
8- gecenin bir serap değil belki bir netice olduğunu bilmeden, sizi sevdiğini söyleyen temsili aşk içinde, düş yatağında uykusuz kadınlar, güçlüdür, üzün onları.
Aslan Cem ŞAHİN bindokuzyüzdoksanbir
hay-kuu
bulutlar gri
mor dağlara yaslanmış
iki damla yanağıma düşerken
utanarak kaçıştı sincaplar
bindokuyüzdoksaniki
dadafonia
RINY NH ML L Y MLY
MLH zLH Molyş
t t T tın tın tnı
tm d ndrm tır tırd tıdo tıo tır
ütr etd oa ad ao 10
dı tüde td KER MAR cadeo
ML MLY mlyş
ü d r nh mlh mly LLbSkş
fgg fo fdb fgd
rın rıt oıt odıt drıt rıt
hy m mly hym
üçeylülbindokuzyüzseksendokuz
RINY NH ML L Y MLY
MLH zLH Molyş
t t T tın tın tnı
tm d ndrm tır tırd tıdo tıo tır
ütr etd oa ad ao 10
dı tüde td KER MAR cadeo
ML MLY mlyş
ü d r nh mlh mly LLbSkş
fgg fo fdb fgd
rın rıt oıt odıt drıt rıt
hy m mly hym
üçeylülbindokuzyüzseksendokuz
söykü
sığırcık sıçanları itüzümlerine çıkmışlar gelen günü karşılıyorlardı
uzaktaki şehrin bacalarında rüzgâr uğuldadı bir an
akşama doğru şehrin eski bir kulesinin gölgesi o çevredeki batakhanenin damına hiçbirzaman düşmezdi ve bu şehirde “gece sokaklara saplanırdı” gerçeğini sadece liğme liğme olmuş üstbaşlarıyla şarapçılar bilirdi
yaz akşamları kırlangıçların sesleri kentin kendine has müziğine karışır
sahile inildikçe martı çığlıkları bu biraz egzotik senfoniye katılmaya başlar
güneş altınyaldızlı kağıtlarını yapıların camlarına yapıştırırdı
bu şehrin kalbinde bir canavar gözü var
ona doğru gelen insanları çevresindeki kasabaları kentleri hatta kuşları köpekleri kedileri balıkları ağaçları sokakları gemileri uçakları acımadan yutar
koyu gölgelerinde sindirir
geceleri parlayan binlerce gözüyle bakar
bindokuyüzdoksanbir
ses ve sis
bataklığa morluğunu düşürdüğünde sazlık
bir su kuşunun ötüşü ıssızlık
gökyüzünün kızıllığına kırlangıçlar havalanır
sis kalkmıştır artık
doğar gölgeler
ormandan
onüçaralıkbindokuzyüzdoksanbir
annelerinden azar işiten çocuklar
eve geç geldiği için
bu akşam kağıttan kayıklara suikastımız var
onlar küçük su birikintilerinde oynarken
yosun tutmuştu kağıtlar
geceleri seyrederken
umutları gözkapaklarında
tren gecede durdu
içerisi avaz avaz ses
baba dinlerken haberleri
mutluca
onun dersi vardı
dışarıda ses
kağıttan kayıklara suikastımız var
yirmibeşşubatbindokuzyüzseksensekiz
iki (itki)
yaşam vişne öpüşler
sızar tenlerden ruh fotoğrafım
aşk poz verir
sedece vesikalık
ne yani tin negatif midir
sevda poz verir
sadece v’si kalık
sıla özlemi çeker bazen
bu kentte pazen hartalar
bir kart postallık ah
-anne
diye ağlar kendi fotoğrafında
onşubatbindokuzyüzdoksaniki
üç
bu şehr şehr
şerh koşarım bu şehre
sevmem mevmem diye
nolur
onbirşubatbindokuzyüzdoksaniki
güvercin akrep ve sorguç
demir sorguçlu dantela örter bedenini
bir mızrak bırakır söner kanatları
kanar yaraları
öper ışık ışık kamaşır sarmaşık
derin kırılgan bir kuğu kanadı
ve aktı damla damla
eczalardan damıtılmış fürelize
dokuzekimbindkuzyüzdoksaniki
söykü
kelebeğin kanatları bir kalbin atışları denli ritmik hareketlerle yelpazeleniyordu
az önce konmuştu o otun üzerine
otlar biraz ötedeki havuzumsu hendekten kaynayarak gelen ufak bir pınarın kenarındaydı
sinirli sinirli bir yusufçuk geçti
onlar zaten hep sinirli ve telâşlıymışçasına uçarlardı
hava her şeyi net ve parlak göstermek istercesine berrak
insanın üzerine tonlarca yük yüklüyormuşçasına ağır ve sıcaktı
cırcır böceklerinin hiç bitmeyen ötüşleri havadaki ağır sıcaklığı daha da yoğunlaştırıyordu
kışın aşağıdaki gölün kenarındaki dağların karlı tepelerinden su kenarlarına uçan kuşlardan birinin kanadı dikenlere takılır
kara kan damlar
balıklar daha yeşildir
suya daha beyaz damlar ay
ilkbaharda balıkların yeşili ağaçların yapraklarına bulaşır gölgeler daha koyudur
kızıl gülün tacı akar çimene
sonbaharda bülbül çok düşünceler içinde imişçesinedir ötmez artık
ağaçların yaprakları toprak rengi olup düşerler yollara bahçelere
ve sulara
nisanbindokuzyüzdoksaniki
açıklamalar:
* yaşam sizi en berbat yerinizden bırakır
-doğarsınız
ve en güzel yerinden yakalar
-ölürsünüz
* tüm bunlara rağmen „yaşamın özüne işlemeye çalışmak“ talihsiz olduğunu bilmeyenlerin marifetidir
* 17 aralık 1992’de kendi kendime sayıklarken şöyle demişim –varoluşumuz talihsiz de olsa varoluşum ölümün özüne kadar işleyecektir
* şimdi sadece gülümsüyorum
sığırcık sıçanları itüzümlerine çıkmışlar gelen günü karşılıyorlardı
uzaktaki şehrin bacalarında rüzgâr uğuldadı bir an
akşama doğru şehrin eski bir kulesinin gölgesi o çevredeki batakhanenin damına hiçbirzaman düşmezdi ve bu şehirde “gece sokaklara saplanırdı” gerçeğini sadece liğme liğme olmuş üstbaşlarıyla şarapçılar bilirdi
yaz akşamları kırlangıçların sesleri kentin kendine has müziğine karışır
sahile inildikçe martı çığlıkları bu biraz egzotik senfoniye katılmaya başlar
güneş altınyaldızlı kağıtlarını yapıların camlarına yapıştırırdı
bu şehrin kalbinde bir canavar gözü var
ona doğru gelen insanları çevresindeki kasabaları kentleri hatta kuşları köpekleri kedileri balıkları ağaçları sokakları gemileri uçakları acımadan yutar
koyu gölgelerinde sindirir
geceleri parlayan binlerce gözüyle bakar
bindokuyüzdoksanbir
ses ve sis
bataklığa morluğunu düşürdüğünde sazlık
bir su kuşunun ötüşü ıssızlık
gökyüzünün kızıllığına kırlangıçlar havalanır
sis kalkmıştır artık
doğar gölgeler
ormandan
onüçaralıkbindokuzyüzdoksanbir
annelerinden azar işiten çocuklar
eve geç geldiği için
bu akşam kağıttan kayıklara suikastımız var
onlar küçük su birikintilerinde oynarken
yosun tutmuştu kağıtlar
geceleri seyrederken
umutları gözkapaklarında
tren gecede durdu
içerisi avaz avaz ses
baba dinlerken haberleri
mutluca
onun dersi vardı
dışarıda ses
kağıttan kayıklara suikastımız var
yirmibeşşubatbindokuzyüzseksensekiz
iki (itki)
yaşam vişne öpüşler
sızar tenlerden ruh fotoğrafım
aşk poz verir
sedece vesikalık
ne yani tin negatif midir
sevda poz verir
sadece v’si kalık
sıla özlemi çeker bazen
bu kentte pazen hartalar
bir kart postallık ah
-anne
diye ağlar kendi fotoğrafında
onşubatbindokuzyüzdoksaniki
üç
bu şehr şehr
şerh koşarım bu şehre
sevmem mevmem diye
nolur
onbirşubatbindokuzyüzdoksaniki
güvercin akrep ve sorguç
demir sorguçlu dantela örter bedenini
bir mızrak bırakır söner kanatları
kanar yaraları
öper ışık ışık kamaşır sarmaşık
derin kırılgan bir kuğu kanadı
ve aktı damla damla
eczalardan damıtılmış fürelize
dokuzekimbindkuzyüzdoksaniki
söykü
kelebeğin kanatları bir kalbin atışları denli ritmik hareketlerle yelpazeleniyordu
az önce konmuştu o otun üzerine
otlar biraz ötedeki havuzumsu hendekten kaynayarak gelen ufak bir pınarın kenarındaydı
sinirli sinirli bir yusufçuk geçti
onlar zaten hep sinirli ve telâşlıymışçasına uçarlardı
hava her şeyi net ve parlak göstermek istercesine berrak
insanın üzerine tonlarca yük yüklüyormuşçasına ağır ve sıcaktı
cırcır böceklerinin hiç bitmeyen ötüşleri havadaki ağır sıcaklığı daha da yoğunlaştırıyordu
kışın aşağıdaki gölün kenarındaki dağların karlı tepelerinden su kenarlarına uçan kuşlardan birinin kanadı dikenlere takılır
kara kan damlar
balıklar daha yeşildir
suya daha beyaz damlar ay
ilkbaharda balıkların yeşili ağaçların yapraklarına bulaşır gölgeler daha koyudur
kızıl gülün tacı akar çimene
sonbaharda bülbül çok düşünceler içinde imişçesinedir ötmez artık
ağaçların yaprakları toprak rengi olup düşerler yollara bahçelere
ve sulara
nisanbindokuzyüzdoksaniki
açıklamalar:
* yaşam sizi en berbat yerinizden bırakır
-doğarsınız
ve en güzel yerinden yakalar
-ölürsünüz
* tüm bunlara rağmen „yaşamın özüne işlemeye çalışmak“ talihsiz olduğunu bilmeyenlerin marifetidir
* 17 aralık 1992’de kendi kendime sayıklarken şöyle demişim –varoluşumuz talihsiz de olsa varoluşum ölümün özüne kadar işleyecektir
* şimdi sadece gülümsüyorum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder