30 Mart 2009 Pazartesi

POLİKİNİK DİLEMMA GÖRÜNGÜ 5






SÖYKÜ

koca konakta sâkiler sakin (kin)
sarhoşlar hazzın aşığı
melekler kanatlı ve Sevgili
çALgıcılar FİLozof

yaraya tuz basarcasına şaraplı şarkılarıyla şeytanlar

o GECE bir TÜrLü ay devrilmez GÜN aymAZ
koca konAKTa ta kapIlar ardına kadar gökYÜZÜ
rüzgarda kavakların sesi
uzaklardan köpeklerin sESi çok esKİ bazı anılar
gibi gece lacivert sâkiler
susarsa kuğular beyaz
rüyalarımızdır asmalar erken budanırsa ağlar
ya yaşlı bir çınar AVutabilir mi onu

şarkı: uykuYA gÖmüLdüğÜnde ( M )
gecenin kan atlarıyla geleceğim
geleceğim
konak eskidir duvarlarında kaplan kabartmaları
korur onu zamandan
merdiven altlarında cinler
geniş sofalarında yüksek tavanlar
bahçesindeki çınarağacının gövdesine yaslanmış
asma bitimsiz
sunmak üzere şarabını

nisanbindokuzyüzdoksaniki
söykü:

tek dostumuz güneşin gölgesi olacaktır






köpek balığının gölgesi mercan kayalıklarının üzerine vurduğunda
küçük renkli balıklar kaçışma ihtiyacı duymuşlar deniz laleleri de suyun hareketlenmesiyle titreşmişlerdi

kuğunun gölgesi ormanın ortasında yeralan açıklıktaki çayırda otlayan geyiklerin üzerine düştüğünde
sadece uğuldayan rüzgarın sesi biraz telaş uyandırmıştı

sıcak bir yaz öğlesi gelincik tarlasına ufak bir bulutun morumsu gölgesi düştüğünde ise gelincikler esen hafif rüzgar ile oynaşıyorlardı






nisanbindokuzyüdoksaniki



kendine mütehasıs deve kervanlarında gezinen bulanık gözlü bi geç yavrudan öğütler:

5- benim pembem bile karanlıktır. sizin pembeniz olmasın yavrularım.
6- iki kez kapı çalındı, açtım. yedi kız yedi engerek yılanı
eşhedü enna...
sevdiğim çocuklar imdat lütfen.
7- kendinize hem general hem binbaşı rütbesi verin. general binbaşı’yı muntazaman dövsün. binbaşı için için mütessir olsun. yağmurların peşisıra koşsun, yere uzanan ilk damlayı yakalama yoluna baş koysun.
- olmaz ise son damlanın peşine peştemal sarsın –
damlayı ele geçirdiğinde onunla edeceği lakırdı kesinlikle;
”benim hakkım sus ey bülbül
benim hakkım matem...” türünde olsun.
8- gecenin bir serap değil belki bir netice olduğunu bilmeden, sizi sevdiğini söyleyen temsili aşk içinde, düş yatağında uykusuz kadınlar, güçlüdür, üzün onları.








Aslan Cem ŞAHİN bindokuzyüzdoksanbir





hay-kuu





bulutlar gri
mor dağlara yaslanmış
iki damla yanağıma düşerken
utanarak kaçıştı sincaplar



bindokuyüzdoksaniki


























dadafonia


RINY NH ML L Y MLY
MLH zLH Molyş
t t T tın tın tnı
tm d ndrm tır tırd tıdo tıo tır


ütr etd oa ad ao 10
dı tüde td KER MAR cadeo
ML MLY mlyş



ü d r nh mlh mly LLbSkş
fgg fo fdb fgd
rın rıt oıt odıt drıt rıt
hy m mly hym



üçeylülbindokuzyüzseksendokuz
























söykü


sığırcık sıçanları itüzümlerine çıkmışlar gelen günü karşılıyorlardı
uzaktaki şehrin bacalarında rüzgâr uğuldadı bir an
akşama doğru şehrin eski bir kulesinin gölgesi o çevredeki batakhanenin damına hiçbirzaman düşmezdi ve bu şehirde “gece sokaklara saplanırdı” gerçeğini sadece liğme liğme olmuş üstbaşlarıyla şarapçılar bilirdi
yaz akşamları kırlangıçların sesleri kentin kendine has müziğine karışır
sahile inildikçe martı çığlıkları bu biraz egzotik senfoniye katılmaya başlar
güneş altınyaldızlı kağıtlarını yapıların camlarına yapıştırırdı
bu şehrin kalbinde bir canavar gözü var
ona doğru gelen insanları çevresindeki kasabaları kentleri hatta kuşları köpekleri kedileri balıkları ağaçları sokakları gemileri uçakları acımadan yutar
koyu gölgelerinde sindirir
geceleri parlayan binlerce gözüyle bakar





bindokuyüzdoksanbir









ses ve sis

bataklığa morluğunu düşürdüğünde sazlık
bir su kuşunun ötüşü ıssızlık

gökyüzünün kızıllığına kırlangıçlar havalanır

sis kalkmıştır artık
doğar gölgeler
ormandan














onüçaralıkbindokuzyüzdoksanbir









annelerinden azar işiten çocuklar
eve geç geldiği için

bu akşam kağıttan kayıklara suikastımız var

onlar küçük su birikintilerinde oynarken
yosun tutmuştu kağıtlar

geceleri seyrederken
umutları gözkapaklarında

tren gecede durdu
içerisi avaz avaz ses

baba dinlerken haberleri
mutluca
onun dersi vardı
dışarıda ses

kağıttan kayıklara suikastımız var








yirmibeşşubatbindokuzyüzseksensekiz







iki (itki)



yaşam vişne öpüşler
sızar tenlerden ruh fotoğrafım
aşk poz verir
sedece vesikalık

ne yani tin negatif midir

sevda poz verir
sadece v’si kalık

sıla özlemi çeker bazen
bu kentte pazen hartalar

bir kart postallık ah
-anne
diye ağlar kendi fotoğrafında








onşubatbindokuzyüzdoksaniki




üç



bu şehr şehr
şerh koşarım bu şehre
sevmem mevmem diye
nolur























onbirşubatbindokuzyüzdoksaniki





güvercin akrep ve sorguç



demir sorguçlu dantela örter bedenini
bir mızrak bırakır söner kanatları
kanar yaraları

öper ışık ışık kamaşır sarmaşık

derin kırılgan bir kuğu kanadı
ve aktı damla damla
eczalardan damıtılmış fürelize
















dokuzekimbindkuzyüzdoksaniki





söykü


kelebeğin kanatları bir kalbin atışları denli ritmik hareketlerle yelpazeleniyordu
az önce konmuştu o otun üzerine
otlar biraz ötedeki havuzumsu hendekten kaynayarak gelen ufak bir pınarın kenarındaydı
sinirli sinirli bir yusufçuk geçti
onlar zaten hep sinirli ve telâşlıymışçasına uçarlardı
hava her şeyi net ve parlak göstermek istercesine berrak
insanın üzerine tonlarca yük yüklüyormuşçasına ağır ve sıcaktı
cırcır böceklerinin hiç bitmeyen ötüşleri havadaki ağır sıcaklığı daha da yoğunlaştırıyordu

kışın aşağıdaki gölün kenarındaki dağların karlı tepelerinden su kenarlarına uçan kuşlardan birinin kanadı dikenlere takılır
kara kan damlar
balıklar daha yeşildir
suya daha beyaz damlar ay

ilkbaharda balıkların yeşili ağaçların yapraklarına bulaşır gölgeler daha koyudur
kızıl gülün tacı akar çimene

sonbaharda bülbül çok düşünceler içinde imişçesinedir ötmez artık
ağaçların yaprakları toprak rengi olup düşerler yollara bahçelere
ve sulara






nisanbindokuzyüzdoksaniki


























açıklamalar:

* yaşam sizi en berbat yerinizden bırakır
-doğarsınız
ve en güzel yerinden yakalar
-ölürsünüz
* tüm bunlara rağmen „yaşamın özüne işlemeye çalışmak“ talihsiz olduğunu bilmeyenlerin marifetidir
* 17 aralık 1992’de kendi kendime sayıklarken şöyle demişim –varoluşumuz talihsiz de olsa varoluşum ölümün özüne kadar işleyecektir
* şimdi sadece gülümsüyorum









Hiç yorum yok: